Kadın ve erkek eşitliği var mıdır?

Evrende ya da daha kapsayıcı bir kavramla ifade etmek gerekirse ‘Varoluş’ta’ bir eşitlik durumu söz konusu değildir. Fakat Varoluş’un her tarafında bir adalet arayışı hakimdir.( Eşitlik, Marksist ideolojinin de temel bir argümanı ve sloganıydı. İlginç bir şekilde insanlığın yarısını etkilemiş bu ideoloji, gerçekçilikten uzak ütopik bir hülya üzerine bina edilmişti. Yine trajik-komik bir tarzda iddia ettiği eşitliği şöyle gerçekleştirmişti aslında Marksist rejimler! Vatandaşları için eşit dağılımlı bir zenginliği hedeflerken; onları eşit düzeydeki bir sefalete mahkum ederek.) Buradan hareketle bir kadın ve erkek arasında söz konusu bir eşitlikten bahsetmek zordur. Belki bu eşitlik(adalet) hukuki platformlarda mümkün olabilir fakat insanlık bunu da tam olarak başarabilmiş değildir.

Yine soruda bahsi geçen eşitliğin önündeki en büyük engellerden biri de kadın ve erkeğin yaratılış donanımlarıdır. Daha önceki yazılarda buna çokça değinildiği için burada bu farkların izahını yapmayacağız.

Kadın haklarının özellikle bu asırda iyileştirilmesinin nedenleri nelerdir?

Kadın hakları bağlamında eşitlik iddiası; Kapitalist sistemin kurucusu olan erkek zihniyetinin, kadını daha sistemli ve daha organize bir şekilde kullanmak için geliştirdiği çok sinsi bir stratejidir. Şöyle ki; 1. Dünya savaşı ve onun akabinde gelişen 2. Dünya savaşında özellikle Avrupa da milyonlarca erkeğin ölmesinden sonra oluşan iş gücü açığını gidermek için, kadınları da 1.sınıf vatandaş yaparak bu sistemsel açmaza bir çözüm geliştirildi. Kadın haklarındaki bu iyileştirmeden sonra başta A.B.D olmak üzere Avrupa ülkelerindeki zencilere de bazı haklar tanınarak bu iki sınıfın emek sömürüsüne yeni bir boyut kazandırıldı. Başta kadınlar olmak üzere zencilerin de elde ettiği bu kazanımlar hümanist bir yaklaşımın eseri değil aslında; hesap dışı gelişen zoraki süreçlerin dayatması sonucudur. Belki de bu gayri samimi yaklaşımın sonucu olacak; Zenciler batı toplumunun huzurunu en çok tehdit eden kesim olurken; kadınlara tanınan ‘serbest özel yaşam’ olanakları nedeniyle, doğum oranları çok düşük seyrederek genç nüfus açığı oluşmasına neden olmuştur.

Kadınlar neden erkekler için hep ‘sır’ olarak kalır?

Bütün hiyerarşik yapılanmalarda üst daima altta olana dair bilgi sahibidir. Alttaki içinse, üst daima gizemli ve bilinmezdir. Belki de bu gizem ve bilinmezlik üsttekilerin güç kaynağıdır. İşte bu yaşamsal yasaya göre, Varoluşta kadın, kalbi temsil ederken erkek ise akılla özdeşleşir. Varoluşta kalp, kafadan(akıldan) üstündür. O yüzden erkek için kadın, gizem ve bilinmezliktir. Kadın içinse erkek pek merak konusu değildir. Yine bu noktadan hareketle maalesef günümüz insanı kafaya fazlasıyla hapsolmuştur. O yüzden varoluşu ıskalar. Bir form(şekil olarak insan) olarak kalıp; İnsanlık hakikatine erişemeden ölür gider. Çünkü kafadan, kalbe geçiş yapmadan varoluşu deneyimlemek imkansızdır.

Kutsal metinlerde anlatılan Adem ve Havva’nın yaratılış öykülerinde erkek egemen söylemin kökeninde ne yatmaktadır? 

Kutsal metinlerde anlatılanlar Adem’in topraktan yaratıldığı daha sonra Havva’nın ise Adem’in kaburgasından(aslında DNA’sından) yaratılmıştır. DNA sarmalı kaburga şeklini andırır ve bu metinlerdeki anlatımlarda da metaforik(sembolik) bir dil kullanılır. Sadece buradaki yaratım biçimlerine bakılarak bile kadının üstünlüğü açığa çıkarılabilir. Çünkü Adem (Adem erkeği temsil ederken; Havva kadını temsil eder.) toprak gibi bir alt maddeden yaratılırken; Havva ise topraktan daha gelişkin ve üst bir madde olan insan bedeninden yaratılıyor. Burada bile kadının bir üst insan versiyonu olduğu yorumu kolaylıkla yapılabilir. Bu dini söylemlerin ilk çıktığı dönemde doğru yorumlandığına dair şüphem yoktur; fakat daha sonra gelişen toplumsal evrim, ataerkil bir yönelimde olunca, bu konu kaba bir erkek üstün yorumlamaya maruz kalmıştır. Bu ‘erkek üstün yorumun’ bir davranışsal tezahürü de şudur; erkeklerin geneli kendisinden daha bilgili ve daha donanımlı bir kadınla ilişki veya evlilik yaşamak istemez. Çünkü erkek bilinçaltında, ‘kadının üstünlüğüne’ dair kesin bir bilgi mevcuttur. Bu bilgi erkeklerde, kadınlara karşı baş edilmesi zor bir tür aşağılık kompleksini doğurmuştur. Erkeklerin belki yüzde 95-97’si bu kompleksi inkar ederek rahatlamaya çalışır. Geriye kalan erkek grubuysa bu gerçekle barışık yaşayarak kadınlarla daha sağlıklı ilişkilenme modelleri geliştirir.

Bir süre kadın-erkek ilişkilerine dair yazı yazmayacağız. Daha sonraki aşamalarda bu konuya dair yaklaşık10-15 makale daha yazıp bu bahsi kapatacağız.