'En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir' der Cicero.

'Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tahlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir.' Mustafa Kemal Atatürk'ün bir asker olduğu halde, mümkün olduğu kadar savaşın dışında kalmak istediğini bu sözünden anlayabiliriz. Yazıma iki büyük insandan alıntı yaparak başlamak istedim. Fakat bulunduğumuz coğrafya itibarıyla, sürekli bir kaos ortamı içerisinde yaşıyor olduğumuz da bir gerçek. Ülkemizde yaşananlar bile tek başına yeterli huzursuzluk yaratacakken, komşu ve civar ülkelerdeki durumu da düşünürsek; yaşadığımız coğrafyada, yakın bir tarihte huzur ve barış ortamı oluşacak gibi görünmüyor.

Geçtiğimiz günlerde meydana gelen, Hamas'ın İsrail'e yönelik füze saldırılarıyla; onlarca yıldır süregelen düşmanlık, daha da üst seviyelere tırmandı. Yüzlerce sivil hayatını kaybetti ve yine yüzlerce insan kaçırıldı. Hatta turist olduğunu anladığımız kadınlar, çıplak bir şekilde teşhir edilerek, Hamas mensubu teröristler tarafından öldürüldü ya da esir alındı.

İsrail tarafına geçmeden, bu durum üzerine biraz konuşalım. Saldırı gerçekleştiğinde, İsrail'in çok şiddetli bir karşılık vereceği herkes tarafından öngörülmekle birlikte, henüz bir karşı saldırı yapılmamıştı. Fakat Türkiye'den birçok kurum, parti ve kuruluş anında 'Filistin'in yanındayız' şeklinde açıklamalar yaptı. İktidar kanadının yanında, CHP, TİP, Saadet Partisi ve HÜDA-PAR gibi birbirleriyle çok uzak görünen oluşumlar, aynı yerde buluşabildi mesela ilginç bir şekilde. Filistin halkının yanında olmak doğal karşılanabilir, fakat saldırının Hamas tarafından yapılan bir terör saldırısı olması ve yüzlerce sivilin bundan vahşice zarar görmesine rağmen; hiç kimse ölen masumları anmadı ve yapılan terör eylemini kınamadı. Çünkü gördüğümüz üzere, siyasi çıkarlar insan hayatından daha değerli bu oluşumlar için. Ölen çocuklar, kadınlar, masum insanlar İsrailli oldukları için umursanmadı.

Gelelim İsrail'e. Aynı şekilde vahşi bir yapı olan İsrail Devleti, beklenildiği gibi Filistinlilerin yaşadığı yerleri bombalamaya başladı. Yine yüzlerce masum insan hayatını kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Ortadoğu'daki Müslüman halka düşmanlığı veya önyargısı olan birçok insan sevinmeye başladı. Ya da 'Filistinliler topraklarını Yahudilere satmasaydı', 'Onlar zamanında bizi arkamızdan vurmuştu, o yüzden iyi oluyor' diyenler çıktı ortaya ve ölümleri meşru göstermeye çalıştılar. Fakat hiçbir sebep bir çocuğun, bir masumun ölümünü meşru gösteremez, göstermemeli.

Sokaklarda eylemler yapıldı. Üzerine kefen geçiren bazı dar kafalılar, 'Mehmetçik Filistin'e' çağrıları yaptı. Bu çağrıyı yapan utanmaz insanlara sesleniyorum: Buyurun gidin ve kime yardım etmek istiyorsanız edin! Başkalarının çocukları üzerinden, salyalarınızı akıtarak siyaset yapmayın. Fakat bunlar böyledir, sadece sosyal medya hesaplarında, sokaklarda; milliyetçilik, dincilik naraları atarlar ve kendi egolarını böyle tatmin ederler. Ledric Dumont'un dediği gibi 'Öyle horozlar vardır ki öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.' Bunlar da aynı hesap... Kefen giyerler, savaş çığırtkanlığı yaparlar, sorsan dünyayı değiştireceklerine falan da inanırlar. Fakat hadi git, yap denildiği an sesleri çıkmaz, susarlar. Maalesef ülkemizde bu boş kafalardan binlerce mevcut.

Sonuç olarak, yüzlerce masum insan öldü. Kimisi İsrailli, kimisi Filistinli, kimisi farklı yerlerden. Çok daha fazlası da ölecek gibi duruyor. Çünkü bundan sonra İsrail'in uygulayacağı vahşeti de göreceğiz. Bir tane masum bile ölüyorsa, herhangi bir savaşın meşruluğu olamaz. Ölen kişinin dili, dini, ırkı, renginin ise hiçbir önemi yok, olmamalı. Sokaklarda eylem, sosyal medya hesaplarında çığırtkanlık yaparak başkalarını savaşa sürüklemeye çalışmak; sahte milliyetçi, dinci hikayeler ile insanları kışkırtmak kolay. Fakat şunu da unutmayın ki savaşların asıl sebebi bu ıslah olmaz, düşünme kabiliyetini yitirmiş kafalardır. Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleriyle yazımı sonlandırayım. 'Unutmayın ki; en büyük savaş, cehalete ve gericiliğe karşı yapılan savaştır.'

'Yurtta sulh, cihanda sulh.'