Söz, söylendiği gibi değildir. Anlatmak istediği asıl olandır. Ardına bakmak gerekir.

                Ne demişti Yunus Emre? “Söz ola bitire savaşı, söz ola kese başı,”

                Ülkelerde esas, yönetenlerin seslendirdikleri ve yaptıklarıdır. Niyetle tutum kesiştiğinde, işte asıl olan odur.

                “Sözünün eri olmak,” anlamı derin bir tümcedir. “Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün,” diyen Mevlana’nın anlatımı da…

                Ortak kültür, ortak düşman, ortak gelecek, Türkiye ve Suriye için genel geçer doğrulardır. On beş yıla yaklaşan gerilim ortamı, Suriye’nin kuzey bölgesinin, teröristlerin egemenliğinde tutulması ile hem Suriye ve hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin rahatsızlığını arttırmakta ve bir yanıyla da olması gereken birliğe ve bütünlüğe çağırmaktadır.

                Yaşanmışlıkları bir kenara bırakarak, güncelin getirdiklerine bakarak ve geleceği düşünerek ortak tutumlar alınmasının zamanı geçmektedir.

                ABD, Türkiye’yi üsleriyle, silahlarıyla, gemileriyle, donanmalarıyla, işbirlikçileriyle, İsrail piyonuyla kuşatmaya çalışırken, Kıbrıs’ta “İki devletli çözüm,” istemediğini açıkladı. Ukrayna’ya silah ve para göndermeye devam ederken, İsrail’i desteklemeyi birinci görev saymakta…

                AB, yetmiş yıla yakındır Türkiye’yi kapısında bekletmekte hem kendilerinden kopmasın ve hem de dağılmakta olan birliklerine alınmasın politikalarıyla oyalamaya devam etmekte…

                Peki,

ABD ya da AB amaçlarından vazgeçiyorlar mı ya da vazgeçerler mi?

Hayır!

Ülkelerine gitmesinler diye “Eyyy Türkiye, biz sana para verelim, sen bu göçmenlere bak….” diyebiliyorlar. Biz de para gelecek diye on milyona yakın göçmeni, hani neredeyse evlat edineceğiz… Kaldı ki vaat edilen paralar da gelmiyor, Gelse bile kabul mü edilmeli?  Ülkemiz milyonlu sayıdaki göçmeni ya da mülteciyi kaldırabilecek durumda mı?

“Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız,” sözünün ardında isek, yönetenler buluşmalı, anlaşmalı, gereğini yapmalıdırlar! Ülkemizdeki Suriyeliler ülkelerine dönmeli, PYD-YPG teröristlerinin yapılanması önlenmeli, güney sınırlarımız ve Suriye’nin kuzeyi huzura kavuşmalıdır!

“Niyet” ancak, hayata geçirilirse anlamı olur değil mi?

Hele de dünyanın ve stratejik konumda olan ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullarda…

**

2/Temmuz/1993 tarihini bilenler bilir, bilmeyenler öğrenir… Gericiliğin, yobazlığın, ülke ve Cumhuriyet düşmanlarının, Atatürk karşıtlığının, insanları diri diri yakan insanlık dışılığın, ihanetin, işbirlikçiliğin hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır!

Şimdilerde, Saadet Partisi Genel Başkanı olan Temel Karamollaoğlu’nun Sivas Belediye Başkanı olduğu günlerde otuz beş kişinin diri diri yakıldığı Madımak Oteli’nin hesabı henüz tam olarak verilmemiştir…

Niyetler güzel olursa eylemi de güzel olur!

Hesaplar sorulur, acılar hafifler…

İyi niyet, doğru eylem, güzel sonuç… Olması gerekenler…