İnsanı sevmek,

                Hayvanı sevmek,

               Doğayı sevmek… Öz olarak yaşamı sevmek…

Yani?

Güven duymak,

Sahiplenmek,

Birlikte mücadele etmek, paylaşmak…

Dünyayı yöneten birkaç çokuluslu şirket… Ne istiyorlar? Kazanmak! Ne kazanmak? Aslı-astarı, topu PARA!

Ne olacak bu paralar? Sonuçta; inandırıcı, kavratıcı tek bir yanıtı yok!

Şaşırdık mı?

Bir dakika izin verin o zaman;

Lüksün sonu var mı? Harcamanın peki?

Bunlar insanî olarak düşünüldüğünde söyleyebileceklerimiz… Ancak insanlar toplu halde yaşarlar ve toplumsal olaylar, insanın oluşumundan beridir sürer gelir…

Rekabet, kin, öfke ve sonuçta savaşlar…

21.Yüzyılda bile…

Geçmişe gidemiyorsak, geleceğe yön vermek ellerimizde…

Doyumsuzları, saldırganları, kan emicileri, uşaklarını, hainleri tarihsel gerçekliklerle, çıkarılan derslerle, bilgi birikimleriyle tespit etmek birinci görevimiz…

Akşam eve gidip de televizyon karşısına geçtiğimizde deneyelim. Tek tek, kanal kanal dolaşalım. Gördüklerimizi, izlediklerimizi not alalım… Ben yaptım. Ne mi gördüm? Sizi etkilemek istemiyorum ama yine de yazayım;

Şikâyet, isyan, acı, gözyaşı, çaresizlik…

Kim düzeltecek? Neyi düzeltecek? Nasıl düzeltecek?

“Biz” isek eğer soruların tümden yanıtı, o zaman yol gösterelim, çözümde birleşelim, GÜÇ olalım!

ABD saldırganlığı, İsrail canavarlığı, AB yalakalığı (ABD’ye) nereye kadar?

Avrupa Birliği’ndeki sıkıntılar had safhada… Almanya’da çiftçiler günlerdir eylemdeler, Fransa’da yeni ve genç (36 yaşında) başbakan, İsrail güdümlü. İngiltere, Ukrayna’ya dilediği gibi silah gönderemiyor artık… (Mayın taşıyan İngiliz gemilerinin boğazlardan geçmesine Türkiye izin vermedi)

“Batı’da bunlar olurken hâlâ “Avrupa Birliği’ne girelim,” çabası ya da daha doğru bir söylemle olmak üzere feveranla anlamlı mı sizce? Kaldı ki yetmiş yıla yakındır bekletiliyoruz sözüm ona kapıda… (Kim, hangi kapıda, neden bu kadar bekleyebilir?)

Sevmekse insanı, hayvanı, doğayı; Yalvarmak niye? Beklemek niye?

Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, insan gücü, kültürel birliktelik ve beraberlik ya da yakınlık, güç olmak var ve mümkün iken, ezenden yana olmak neden?

Ezilmeyi tercih ettiğimizi kabul edemem…

Mustafa Kemal Atatürk, “Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemedim,” demişti değil mi?

Sevelim, sahiplenelim, GÜÇ olalım!

**

Yine ve yeniden seslendirelim; 10/Ocak/Çalışan Gazeteciler günü kutlu ve mutlu olsun