Her şeyi kapalı seviyorlar. Kadını, fabrikaları, tarım arazilerini, müziği, üniversiteleri, fikirleri, zihinleri...

Son 20 yıl içinde Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik hayatında yaşanan değişim, yasaklar ve sınırlamaların artışıyla belirginleşti. Bu süreç, toplumun birçok yönünü kapsamlı bir şekilde denetim altına alma çabasını gösteriyor. Her şeyin kapalı tutulması, sadece bireysel özgürlüklerin değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel alanların da ciddi şekilde kısıtlanmasını içeriyor. Türkiye’nin geçmişten günümüze geçirdiği bu dönüşüm, özellikle AKP iktidarı döneminde belirgin bir hal aldı ve siyasi, toplumsal ve ekonomik düzeyde derin etkiler yarattı. Son dönemde yaşanan yasaklar arasında özellikle dikkat çekenler sosyal medya yasağı ve ekonomik düzenlemelerdir. 

Geçtiğimiz günlerde Instagram kapatıldı. 31 Temmuz günü İletişim Başkanı Fahrettin Altun sosyal medya platformu X hesabı üzerinden Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin ölümü sonrası taziye mesajı yayınlamış ve Instagram'ın Heniyye ile ilgili paylaşımları engellediğine dikkati çekerek, "Ayrıca, Heniyye'nin şehadeti dolayısıyla insanların taziye mesajı yayınlamasını herhangi bir gerekçe göstermeden engelleyen sosyal medya platformu Instagram'ı da şiddetle kınıyorum. Bu çok açık ve net bir sansür girişimidir" ifadelerine yer vermişti.

Instagram’ın Türkiye’de kapatılmasının sebebi ise bugüne kadar yüzlerce kez pek çok içerik nedeniyle resmi şekilde uyarılan Instagram'ın Türkiye'nin Filistin tutumuna aykırı hareket ederek Hamas lideri Haniye paylaşımlarını engellemesi oldu. Türk vatandaşlarının yaptıkları bazı paylaşımları yayın ilkeleri çerçevesinde kaldıran ya da engelleyen platform BTK tarafından engellendi. Instagram’ın kapatılması, dijital özgürlüklerin nasıl ciddi şekilde kısıtlanabileceğinin bir örneği olarak karşımıza çıktı. Bu adım açıkça hükümetin toplumsal tepkileri test etme ve kontrol altına alma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Instagramı kapatarak nabız yokladılar ve bir eşik daha geçildi., sadece dijital özgürlüğünüzü değil, aynı zamanda iletişim ve bilgi edinme hakkınızı da elinizden alıyor. Bu tür uygulamalar, bireylerin sesini kısma ve toplumsal hareketliliği engelleme amacını taşıyor.

Cumhurbaşkanı kararıyla yurtdışından sipariş edilen ürünlere ek vergi getirildi. Yurtdışı hızlı kargo alışveriş limiti 150 Euro'dan 30 Euro'ya düşürüldü. Avrupa Birliği'nden gelen kargolarda vergi %18'den %30'a yükseltildi. AB dışı ülkelerden gelen kargolarda ise vergi %30'dan %60'a çıkarıldı. Yurtdışından sipariş ettiğiniz bir ürünün fiyatının, bir gecede alınan bir kararla iki katına çıktığını düşünün. Bu durum, tüketicinin cebine doğrudan bir darbe indiriyor ve her şeyin çok pahalı hale gelmesine neden oluyor. Pahalılık, vatandaşların ekonomik özgürlüğünü kısıtlarken, hükümete yakın iş insanlarının ve firmaların pazar paylarını artırmalarına hizmet ediyor. Her zaman olduğu gibi bu politika da geniş kitlelerin ekonomik özgürlüğünü kısıtlarken, hükümete yakın iş insanlarının ve firmaların pazar paylarını artırmalarına hizmet ediyor. 

İşin özü; bu süreç, demokratik değerlerin ve özgürlüklerin giderek daha fazla tehdit altına girmesine yol açıyor. Burada, toplumu baskı rejimine hazırlamak için yavaş yavaş her şeyin kısıtlanması ve muhalefet edilebilecek her alanın yavaş yavaş kapatılması hazırlığı olduğu açıkça görülüyor. Bu sistematik kısıtlamalar, toplumsal direnci zayıflatmak ve hükümetin eleştirilmesini engellemek amacıyla uygulanıyor. Hükümetin kontrolcü ve sınırlayıcı politikaları, bireysel özgürlüklerin yanı sıra ekonomik ve kültürel alanlarda da geniş bir etki yaratarak, toplumsal yaşamı dönüştürüyor. İleride daha büyük yasaklar için toplum nezdinde bu gibi bir anda kapatma ve yasak getirmelerin normalleştirilmesi, özgürlüklerin sistematik bir şekilde elden gitmesine zemin hazırlıyor. Yani, "alıştıra alıştıra" yapılan bu uygulamalar, toplumun bu duruma adapte olmasını ve büyük yasaklar karşısında sessiz kalmasını hedefliyor.